1993 yılında doyamadığım, adeta âşık olduğum Harran'a yine yolumu düşürdüm. Gözlerim Harranlı kızları arıyordu. Ama onlar ortada yoklardı. Elimde onların fotoğraflarıyla "Fato, Harran güzelleri neredesiniz?" diye seslenerek oradan oraya koştum. Onlar benimle bu kez saklambaç oynamıyorlardı. Gerçekten orada yoktular. Oracıkta kala kaldım. Harran'da evlerin arasında dolaşırken beni gören Fato'nun kayınvalidesi Eşe Kadın, "Gelinim Harran Ovası'nda pamuk topluyor" dedi. Yanında oynayan, üç yaşındaki oğlan çocuğunu göstererek, "Bu torunum Fırat; Fato'nun oğlu" dedi. Kıvır kıvır saçlı, yalınayak, başı kabak bir Arap çocuğu olan Fırat'ı öptüm. Fotoğraflarını çektim. Eşe Kadın'a daha önce çektiğim fotoğrafları verdim.
Feodal düzen; Harranlı kızlara pamuk toplatarak onları çocuk ırgat yaparken, ucuz emek sömürüsü yapmayı kendilerine hak görenlerin ise servetine servet katıyordu. Harranlı babalar, on dört-on beş yaşına gelen kız çocuklarını başlık parası karşılığında çocuk gelin yapıyordu. Onlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin yasalarına rağmen bu istismarı normal karşılarsa, Harran Güzellerinin kaderi nasıl değişebilir ki…