Adım Anna. Ben bir dansçıyım ve gerçek bir hayalperestim. Delicesine seviyorum ve delicesine seviliyorum ama tüm bunlar alındı elimden. Sahi insan yemek yemeyi nasıl unutur? İnsan nefes almayı nasıl unutur? Daha da kötüsü, insan nasıl hatırlar?
Ve mutluluk nasıl bir histir?
Biliyor musunuz, ben tüm bunları unuttum...
Anna Roux, sevdiği adam uğruna Paris’i ve baleyi ardında bırakıp Amerika Birleşik Devletleri’ne geldiğinde yalnızlığın ona kucak açtığını bilmiyordur. Ruhunu tüketen yalnızlık hissi, gün geçtikçe genç kadının bedenini de tüketmeye başlar. Öyle ki kendisini anoreksiya nevroza adındaki onu bir deri kemiğe çeviren hastalıkla uğraşırken bulur. Bu gerçekle yüzleşen Anna, Kuğu Caddesi’ndeki şeftali rengi tedavi merkezine kabul edilir. Burası kendisi gibi mustarip oldukları yeme bozukluklarını yenmeye çalışan genç kadınlara ev sahipliği yapan bir yerdir. Hepsinin hayat mücadelesi ağır olsa da tutunacak hayalleri vardır. Ama bu hayaller günde alınacak altı öğünün getirdiği suçluluk hissini yenmeleri için onlara yeterli gücü ve cesareti verecek midir?
Kuğu Caddesi Sakinleri, bir grup kadının hem hastalık hem de umutla, karşılıklı destek ve yaşama arzusuyla birleşen deneyimlerini anlatan, heyecan verici, samimi ve yürek burkan bir roman...