Roman ve denemeleriyle olduğu kadar Zola, Maupassant, Renan ve France gibi yazarlara savurduğu sert eleştiriler ve ayrıksı görüşleriyle de tanınan Léon Bloy, edebiyatı yozlaştırdığı düşünülen, dönemin popüler eğilimi dekadan akımının temsilcisidir. Çağdaşlarıyla büyük fikir uyuşmazlıkları yaşayan yazar, Nahoş Hikâyeler’le Jorge Luis Borges’in de hayranlığını uyandırmayı başarmıştır.
Bloy “saygın” insanların hangi durumlarda ne denli kötücülleşebileceğini ortaya koyduğu on iki öykülük bu derlemede skandal, kaza, ölüm, intihar gibi talihsiz durumları, insanın içindeki karanlığı deşerek gün yüzüne çıkardığı “nahoş” insan davranışlarını müthiş bir belagatle ve acımasızca aktarır. Yer yer rahatsız edici, yer yer gülünç bu öykülerle yazar, insanın ikiyüzlülüğünü anlatırken kendi ruhsal krizlerini mistik bir teolojik anlayışla metnine yansıtır.