İki gün önce bir çift, kaybolan çocuklarını bulmalarına yardım etmem için bana geldi. Yanlarında getirdikleri saate dokundum ve en büyük korkusunu sahibinin gözlerinden gördüm: Kapısı aralık olan bir dolabın içindeydim. İzlediğim odada iki çocuk vardı. Çok korkmuşlardı ve fısıltıyla yaptıkları şeyi konuşuyorlardı. O çocuklar bizdik kardeşim. O gece yalnız değilmişiz.
Kayıp oğlu Ilgaz’ın acısıyla baş etmeye çalışan Levent Kılınçarslan’ın bütün hayatı, ofisine gelen tekinsiz bir gençten dinledikleriyle tamamen değişecektir. Kız kardeşi Meryem’den bir süredir haber alamayan bu genç adam, Levent’ten yardım istemektedir. Söylediğine göre özel bir görü yeteneğine sahip olan Meryem, kendisine yazdığı son mektupta Levent ve kayıp oğlunu işaret ediyordur. Oğlu Ilgaz’a giden yolun bu gizemli kadının geçmişindeki karanlık dehlizden geçtiğine inanan Levent, uzandığı ışığa doğru attığı her adımda bir karabasan bataklığına doğru çekilmektedir. Her zaman ayaklarının altında olup o güne kadar aşağı bakmadığı için gömülmediği bir bataklığa…
Mehmet Morkoç, Kovan’da çaresizliğin bizi neye dönüştürebileceğini ürpertici bir aile öyküsüyle anlatırken insanın fedakârlığıyla vahşiliğinin birbirini nasıl tamamladığına farklı açılardan şahit olmamızı sağlıyor.