Mavi, bir Boğaziçi semtindeki boş dairesinde, kendisi dâhil her şeyden kaçarak var olmaya çalışmaktadır. Sahilde koşarken karşılaştığı Aksakal’la onun tuhaf arkadaşları, Mavi’nin yaşamına ağır ağır sızarlar. Tesadüfen bir araya gelmiş gibi gözüken bu kendine has karakterlerin, aslında Aksakal’ın kayıp oğlunu bulabilmek için örgütlenmiş bir topluluğun üyeleri olduğunu öğrendiğinde, Mavi düş kırıklığına uğrar. Ama bu esrarengiz arayışın parçası olmaktan da kendini alamaz.
Tolga Gümüşay’ın, koşu temposunda ilerleyen bu çağdaş romanı, arananla arayanı, hakikatle algılananı iç içe geçiren düşsel bir Boğaziçi kurmacası. Ya da Aksakal’ın deyişiyle: “Kurmaca filan değil, sınırları hiçe sayan bir zihin koşusu”.
“Belki başkası olsam mutlu olurdum. Belki de hiç kimse olmasam. Biri olmak ağır bir yük. Kim olursan ol. Üstelik olanaksız. Çünkü insanların hepsi aslında başka insanlardır. Ben de öyleyim. Hayata katılabilmek için kendi hayatından kaçmak gerekir. Ben de öyle yapıyorum. Hayal kurarak.