Kültür ve toplum yapımızda, modern anlamda bir din tarihi şuuru ve perspektifi henüz tam anlamı ile yer almamış, doğal olarak da bir din tarihi metodolojisi gelişmemiştir.
Dolayısıyla din alanında olan veya başka bir deyişle “evrensel” olanı birbirine karıştırma ve hepsini aynı kategoriye yerleştirme eğilimi, alışkanlığı ve hatta “hata”sı da bu şuur ve metodoloji noksanlığından kaynaklanmaktadır.
Çok geniş bir coğrafyada, oldukça değişik kültürler, medeniyetler, toplumlar ve dünyanın büyük dinî sistemleri ile temasa geçmiş bulunan Türklerin dinî yaşayışları, son derece zengin bir tarih ve kültür mirasına sahip bulunmaktadır.
Bu zengin tarihî ve dinî miras, bilimsel ve objektif bir tarihî perspektiften hareketle ele alınıp değerlendirildiğinde, bize millî ve kültürel varlığımız ve hayatımızın tarihî temellerini, gerçek boyutları içerisinde daha doğru bir biçimde aydınlatma imkânı sağlayacağı gibi, bugünkü hayatımız ve kültürümüze de zenginlik katacak, hatta değişen sosyo-kültürel şartlarda bir değişim sürecine maruz kalan buhranlara ve çatışmalara sahne olan toplumumuzun kültürel kimliğinin yeniden inşasına önemli katkılarda bulunacaktır.