Oğlan, kızın yolunu bekliyordu pencerenin önünde. Kız, susuz toprakların hiç tanımadığı, alışınca da vazgeçemediği bir su gibi akarak geliyor; pencereye, gün boyu beklenmiş bir gülücük taktıktan sonra ardında çiçek kokuları bırakarak karşıdaki köhne eve giriyordu. Sonra bahçe akşama yakalanıyordu.
Serin gecenin içinde kayan taşra otobüsleri, şehri bilen hemşeriler, alacakaranlık bakan adamlar, eskisi gibi olmayan gökyüzü, yorgun düşmüş ameleler, kum taşı, harç kar, tuğla getir… Şoseler, çıtır çıtır konuşan sobalar, intihar hapları, şiirler, sureler, dualar, tarifler…
Ethem Baran, geçen günleri konuşturuyor. Eşyaları, sessizliği, kalabalığı, yolculuğu, kederi, yürek sızlatanı, takılıp kalanı, bir türlü geçip gitmeyeni, ahşap evleri, patikaları, televizyonu…
Unuttuğum Bütün Akşamlar, Ethem Baran’ın ustalık dolu hikâyeleri… Nehir gibi akıp giden hatıralar…