Gece yatarken rüya kapını açık bırak, geleceğim derdi. Ben de öyle yapıyordum ama ne yazık ki bilinçaltım rüyada bile buluşmamıza izin vermiyordu. Tam buluşacakken o fırtına sesi kulaklarımı çınlatıyor ve onu kollarımdan çekip alıyordu. Zaman her şeyin ilacıdır derler ya, aslında yok öyle bir şey. Sevdiği birini kaybettiğinde insanın gönlünde kırk mum yanarmış, sonra her gün bir mum sönermiş. Otuz dokuz tanesi sönünce, kırkıncının da sönmesini beklermiş insan ama o kırkıncı mum bir ömür yanarmış. Zaman geçtikçe acının gerçekliğini fark ettim. İnsanlar, Artık toparlanmalısın, hayata kaldığın yerden devam etmelisin diyorlardı ama kaldığım yer onun kollarıydı. Benim için devamı yoktu. Yine ara sıra onu rüyamda görüyorum ama artık yüzünü seçemiyorum. Gittikçe bulanıklaşıyor. Sanırım bu bir işaret. Önemli olan işareti nasıl yorumlayacağım. Bu, Unut ve yoluna devam et mi demek yoksa Artık yanıma gel aşkım mı demek?
Aycan Keskin,1975 yılında Lefkoşa'da doğdu. Yazı ile okul sıralarında tanıştıktan sonra bir daha kopamadı. Zaman içinde yazmak vazgeçilmez bir tutkusu haline dönüştü. Yazılanları paylaşmanın mutluluğunu keşfedince bu romanı yazmaya karar verdi.
Yazar, bu ilk romanında, herhangi bir kadının yaşayabildikleri ve yaşayamadıkları kadar hayatın fırtınaları içinde hissettiklerinin de neler olduğunu anlamaya çalışmıştır. Bu anlamda sayfalar arasında ilerlerken farklı duyguların kıyısına uğrayacaksınız.
Ankara Üniversitesi Kimya Bölümü'nü bitiren yazar, evli ve iki çocuk annesidir. Halen kimya öğretmenliği yapmakta ve zamanının önemli bir bölümünü hayattan biriktirdiklerini yazıya aktarmaya ayırmaktadır.