1890’lı yıllar… Genç akademisyen Gérard Lacase, doktora tezinin araştırması için Normandiya’ya, Floche ve Saint-Auréol ailelerinin kaldığı Quartfourche Şatosu’na gider. Devri geçmiş soyluluğun kasveti, taşranın boğucu havası içinde Lacase, kütüphanede eski bir mektup bulur. Bu unutulmuş belgede, şato ahalisine dâhil olmasına rağmen ortada hiç görünmeyen bir kadından söz edilmektedir. Yokluğu, oğlu Casimir’in şatodaki varlığıyla daha da açıklanamaz hale gelen Isabelle’dir bu. Lacase’ın bir portrede suretini gördüğü, gizemli Isabelle’e sevdalanması uzun sürmeyecektir. 1911 yılında yayımlanan Isabelle romanında André Gide, merak ve hayranlık duygularının birbirini kamçılayışını özgün üslubuyla anlatıyor.