Kaybedenlerin Belleği, her ne kadar hayali bir kahramanın yaşadıklarını anlatıyor gibi görünse de, aslında gerçek ve kurmaca kişileri, tarihin, mitin, romanesk, biyografi ve otobiyografinin iç içe geçtiği geniş bir freskoda bir araya getiriyor. Yüz yıla yakın yaşamış olan, yoksul bir yol işçisinin oğlu olarak başladığı hayatının her safhasında işçi olmanın gururunu taşımış ve ömrü boyunca anarşist ideallerinden hiç vazgeçmemiş bir işçiden, Fred’den ve onun çocukken âşık olduğu, şimdinin ünlü ve çok zengin tablo taciri Flora’dan bahsediyor bize. Bunların yanı sıra, Bonnot Çetesi’nden Mayıs 68’e, Kronştat’tan İspanya İç Savaşı’na dek anarşist-özgürlükçü hareketin canlı tarihi, diğer yandan Lenin, Troçki, Kollontay ve Rus Devrimi’nin tüm merkez komitesi, III. Enternasyonal, Avrupa’nın komünist ve sosyalist partileri aracılığıyla Marksist hareketin yirminci yüzyıl tarihinin önemli bir kesiti anlatılıyor bu romanda. Diğer bir deyişle, bir ömre sığdırılmış iki dünya savaşı, bir Bolşevik Devrim, bir iç savaş ve büyük umutlar, büyük hayal kırıklıkları, büyük aşklar, sınırsız nefretlerle örülmüş bir tarih seriliyor gözlerimizin önüne.Romanın 1899-1985 yılları arasındaki akışı içinde komünizm, anarşizm, faşizm bütün karmaşıklığıyla, acımasız mücadeleleriyle, Michel Ragon’un portrelerini şaşırtıcı bir ustalıkla çizdiği tarihsel kişiliklerin gözünden resmediliyor. Bu kitap aslında ezeli kaybedenlere bir güzelleme. Kaldı ki bu kaybedenler, asla kendilerini yenilmiş saymaz ve her türlü baskıya ve zulme karşı her yerde ve her koşulda baş eğmez bir özgürlük ruhuyla canlanıyor ve harekete geçiyor roman boyunca.