Baykuşlar Öterken, 1940’larda Yeni Zelanda kırsalında yaşayan yoksul ama eğitimli bir işçi ailesinin beş çocuğunun, özellikle de hassas ve duygusal Daphne’nin zor koşullarda büyüyüp yetişkinliğe adım atışının trajik öyküsünü anlatıyor.
İlk romanı Baykuşlar Öterken’de şiirle düzyazıyı bir arada kulllanan, klasik anlamda bir olay örgüsü kurmaktan kaçınan Janet Frame, yarattığı zaman ve mekân üstü dünya aracılığıyla birey olmanın değerini, çocukluğun örtülü hüznünü ve akıl sağlığıyla delilik arasındaki belirsiz sınırı sorguluyor.