Aşık Ömer 17. yüzyılın üç büyük ozanından biri kabul edilir. Kadim bir gelenek öğretisi olarak, öğrendiğini öğretmeyi ilminin zekâtı sayan şairimiz, koşmalarını ilmini yaymanın bir aracı haline getirmiştir. Aşık Ömer’in diğer saz şairlerinden ayrıldığı yahut bir adım öne çıktığı yer, iki geleneğin ortasında bir köprü vazifesi görmesidir. Onun şiiri adeta İki ırmağın suladığı bir ova gibidir.
Şiirlerini okuduğumuzda, yeri gelir dîvân şiir geleneğine sıkı sıkıya bağlı bir gazel önümüze çıkar; yeri gelir sade, lâtif halk diliyle yazılmış bir türkü karşılar bizi. Şiirlerindeki söyleyiş şekli, dil zenginliği ve anlam derinliği çeşitlilik arz eden Âşık Ömer, dilimizi inşâ eden, medeniyet dili haline getiren şiir ve dil ustalarımızdandır. Dolayısıyla onu anlamak dilimizin nasıl bir serencâm ile vücuda geldiğini anlamak ve yaşadığımız toprakların medeniyet damarını tutabilmek demektir.