Hipokrat Yayınevi'nin çabaları sayesinde Linda S. Costanzo'nun Fizyoloji kitabını sonunda kendi dilimizde okuma şansına sahip oluyoruz. Fizyoloji alanında son dönemde birçok eğitim kitabının Türkçe'ye çevirildiğini ve yayınlandığını izliyoruz. Bu kitaplar arasında Costanzo'nun Fizyoloji kitabını nereye konumlandıracağız? Yazarın kendi yaklaşımı ile açıklamaya çalışırsak fizyoloji kitaplarını üç gruba ayırabiliriz: Referans kitaplar, Eğitim (Didaktik) kitapları ve Gözden geçirme (Tekrar) kitapları. Linda S. Costanzo kendi Fizyoloji kitabını eğitim amaçlı kitaplar arasına yerleştirmektedir. Diğer bir deyişle bu kitap hazırlanış, planlama ve konuların ele alınış tarzı itibariyle “fizyoloji bilgisini öğretme” hedefini ortaya koymaktadır. Kitabın anlatım dilinde karşılıklı konuşma üslubunun tercih edilme nedeni de budur.
Fizyoloji eğitiminde grafikleri, denklemleri ve eşitlikleri, hesaplamaları kullanmak kaçınılmazdır. Bu kitapta bunları bolca bulacaksınız. Mümkün olan her durumdaÖrnek Problem'ler üzerinden okuyucu bu hesaplamaları yazarla birlikte yapmaktadır. Fizyoloji tıbbın temelidir ve sağlıktan hastalık durumuna geçiş sürecini anlamada tıbbi bilginin omurgasını oluşturmaktadır. Bunun farkında olan yazar,Klinik Kutu'lar aracılığıyla öğretilen fizyoloji bilgisinin klinikte hangi hastalık durumlarına temel oluşturacağını örnekleriyle göstermektedir. Her bölümün sonunda verilenÖzetile konu tekrarlanmakta veKendinizi Değerlendirinsorularıyla bilginin pekiştirilmesi sağlanmaktadır. Bu özellikleri ile “Costanzo Fizyoloji” tıp, diş hekimliği, sağlık bilimleri ve en geniş anlamıyla insan fizyolojisi eğitimi verilen programların vazgeçilmez eğitim kaynaklarından biri olacaktır. Sınavlara hazırlanma sürecinde özellikle tercih edileceğinden eminim.
Bir dilden diğerine çeviri yaparken karşılaşılan türlü güçlükler vardır. Bu kitabın çevirisi de bu durumlardan muaf değildi. O nedenle çeviri sürecinden bir miktar söz etmekte yarar var. Çeviriye başlarken öncelikli ilkemiz “konuyu en doğru ve yanlışsız” biçimde aktarma çabasıydı. Bu bakımdan çeviride Türkçe kelimeleri tercih ederken, anlaşılırlığın bozulacağını düşündüğümüz her noktada alışılmış yabancı kökenli kelimeleri kullanmaktan kaçınmadık. Kitap içinde yine yazarın kendisinin benimsediği karşılıklı konuşma tarzını çeviride de korumak amacıyla aynı anlama gelen kelimeleri birlikte kullanmaktan çekinmedik. Örneğin, sözün gelişine göre bazen “hücre zarı” bazen de “hücre membranı” kullanabildik. İkinci ilkemiz motomot çeviriden ziyade “en anlaşılır” karşılığı verme çabasıydı. Bu yüzden yazarın bir cümlede söylediğini zaman zaman biz bölerek iki ya da üç cümlede ifade ettik. Dikkate aldığımız üçüncü ve son konu ise çevrilecek bölümleri o alanda mümkün olan en tecrübeli öğretim üyelerine emanet etmek oldu. Bu yaklaşımın çeviri hatalarını en aza indirmede faydalı olduğuna inanıyorum.
Kitabın dilimize kazandırılmasında pek çok kişiye teşekkür etmem gerekiyor. Başta bu süreçte beni yalnız bırakmadan çeviri yükünü üstlenen çevirmen meslektaşlarıma (eksiksiz listeyi diğer sayfada bulacaksınız), her bir bölümün çevirilerini gözden geçirerek ilk düzeltmeleri yapan bölüm editörlerine, Hipokrat Yayınevi'nden grafik-tasarım sürecini birlikte yönettiğimiz Hüseyin Çağlıkasap'a, beni çeviri editörlüğü konusunda cesaretlendirerek güvenen Ali Çelik'e teşekkür ederim.