Adam Strand depresyonda değil. Zihinsel bir hastalığı ya da hepimizin gündelik hayatta tecrübe ettiği rutinin ötesinde bir derdi de yok. Sadece canının sıkkın olduğunu söylüyor. Hayatına son vermeyi deniyor, otuz dokuz defa, ancak her defasında tekrar hayata dönüyor. Ama anlatmak istediği hikâye bu değil. Hatta herhangi bir hikâye anlatmak da istemiyor.
Henüz on yedi yaşındaki Adam Strand atlama, kesme, aşırı doz, kendini boğma, tüfek, zehirlenme gibi türlü türlü yöntemlerle kendisini otuz dokuz kez öldürür. Nedenlerini hiçbir zaman açıklamaz ve bununla beraber her teşebbüsünden birkaç saat sonra uyanmanın bir yolunu bulur. Bir nehir üzerinde, şehir meydanında bir melek heykeli üzerinde, terk edilmiş köprülerde...
Nedenleri takip etmesi zor olaylar ve başlıklar içeren bu kitabı elinizden bırakamayacak, zorlayıcı ve sürükleyici bir hikayenin parçası olacaksınız!
İntihar fikrinin etrafında şekillenen ve 17 yaşındaki bir lise öğrencisi gencin ve arkadaşlarının, Mississippi Nehri'nin kenarındaki bir kasabada geçen yaz mevsimini konu alan bu romanda, ALA Alex ödüllü yazarı ilginç kılan, metnin karmaşık kurgusu ya da hayret verici sonu değil, puslu iklimiyle Ortabatı Amerika ve karakterlerin iç dünyasını betimlemedeki ustalığı...
Varoluşun iki yakası: ölüm içgüdüsü ile yaşam sevinci iç içe geçmiş bir şekilde ve berrak bir üslupla işleniyor romanda...