“Tarihin ilgi alanlarının ve kapsamının üzerine düşünmeye çalışan bir tarihçi çırağı olarak ben de, tarih ile ilgili kuramsal bir takım sorulara cevap aramaktayım. Bu noktada, beni harekete geçiren motivasyon kaynağım da bir soru, sorduğum sorulardan en önemlisi, olmuştur: 'tarihin tarihinin' yazılıp yazılamayacağı! Tarih metninin, dolayısıyla anlatıcı (tarihçi) ile okuyucu arasında doğrudan bir bağ kuran anlatının (narrative) tarihi seyri, tek bir olay ya da kişi üzerinden –ki okuyacağınız çalışmada bu Avrupa Hunları ve Attila'dan müteşekkil olacaktır- gösterdiği değişimlerle ortaya konulması, çözümlenip analitik bir düşünce sistemi içinde anlaşılması ve açıklanması bu çalışmanın temel maksadı olmuştur. Böylelikle soruma bir pratik geliştirerek cevap aramış da olmaktayım.
Avrupa Hun yazımını, tarihyazımı (tarihin tarihi/historiografi) odaklı ele alırken, yapılan dönemsel sınırlandırma da Türk tarihçiliğinin nev-i şahsına münhasır yılları olan 1930'lu yıllar merkeze alınacak şekilde seçildi. Böylelikle siyasi iradenin var ettiği 30'ların sosyal tarihini de etkileyen dinamikler ortaya konulmak ve tarih yazıcılığı ile bağı gösterilmek istendi. Buna ek olarak, tarih-fayda ikilisinin tarih yazıcılığının odağında fazlasıyla yer aldığı bu dönem nedensellik çerçevesinde bir değerlendirilmeye tutuldu.”